TÜM DERGİLER
DAĞLARIN PRENSİ AKSEKİM
Toros dağlarının Antalya körfezine bakan yamaçları arasında gizlenen Akseki, Orta Anadolulu olduğu kadar da Akdenizlidir. Sırtını toroslara yaslayıp yüzünü Akdenize dönen ilçe, kadim zamanlardan yakın dönemlere dek Orta Anadolu’dan denize açılan bir ticaret yolunun önemli duraklarındandı. Yaşam koşullarının pek kolay olmadığı coğrafyasında ilkel kabileler yaşardı. İki bin yıl kadar önce, Oroandlar, Homonodlar ve İsuurilar olarak bilinen savaşçı yerli kavimler, Romalılara yaşattıkları sıkıntılarla kayıtlara geçmişlerdi. Bir liman kenti olan Side’den başlayarak, Konya üzerinden Orta Anadolu’ya açılan bu ticaret yolundaki kervanlara verdikleri zararlar nedeniyle söz konusu kabileler. Roma döneminden sonra da sıkıntı yaratmaya devam etmişlerdi.
KESTANE, MEŞE VE ÇAMDAN EVLER
Antik dönemlerden kalan büyük kentlere ait kalıntılar olmasa da, Akseki çevresinde bazı yerleşimlerde küçük ölçekli kalıntılar görülmüyor değil. Kırık dökük de olsa sütun ve lahit parçalarına rastlanabiliyor çevrede. Akseki, tarih boyunca önemsenen bu yolun neredeyse tam ortasında yer alıyor. Ticaret yolu üzerindeki her yerleşim gibi burası da özelikle el sanatları konusunda gelişiyor yıllar boyunca. El sanatlarındaki hünerlerini ise en çok evlerine yansıtıyor. Aksekili ustalar, taş ve ahşap sık kullanılan iki malzeme olarak, becerikli ustaların ellerinde birer sanat eserlerine dönüşüyor. Ana yapısı taşla şekillendirilen evlerin detaylarında, incelikle işlenmiş ahşap kullanılıyor. Yörede yetişen çam, göknar, sedir ve meşe ağaçlarının bolluğu yanında, aslında kuzeyli bir ağaç olan kestanenin de Akseki yakınlarında yoğun olarak yetişmesi, hammadde anlamında ustalara pek sıkıntı yaşatmamış. Taş malzemenin kaynağını ise söylemeye bile gerek yok. Akseki ve çevresinde deyim yerindeyse; yer gök taş.
YERLEŞİM YAMAÇTA, TARIM DÜZLÜKLERDE
Toprağın kısıtlı olduğu bu tür coğrafyalarda düz alanların tarım için ayrılması kuralı Akseki’de de karşımıza çıkıyor. Eski kent dokusu daha çok yamaçlarda yoğunlaşıyor. Önemli ölçüde korunabilmiş. Akseki evleri, en az 80 yada 100 yaşında ve genellikle iki katlı. Ancak az sayıda da olsa, ekonomik durumları iyi olan ailelere ait üç katlı evleri de görmek mümkün. Bu güzelim tarihi evlerin çokluğu sayesinde Akseki, 1998 yılında “kentsel sit alanı” ilan edilmiş. Kaya zemine oturtulan beşik çatılı evler, klasik Akdeniz yöresi yapı tarzını yansıtıyor. Taş ve ahşap, evlerin cephelerinde de birlikte kullanılmış. Taşla örülen cephe duvarlarının arasına ahşap hatıllar atılarak evin hem dayanıklılığı arttırılmış, hem de nefes alması sağlanmış. Ahşap malzeme, kapı ve pencerelerde kullanıldığı kadar, iç mekanlara da zerafet katmış. İşçilik sedir, korkuluk, dolap ve tavan göbeklerinde ise zirveye ulaşmış. Geleneksel Türk mimarisinin en hoş detaylarından sayılan şahnisin en seçkin örneklerini yine Akseki evlerinde görebiliyoruz.

E-Bülten Aboneliği