TÜM DERGİLER
Dayanışma
TÜM YAZILAR
Yazar: Rasih Kaplan
02-02-2018
30.Nisan.2011, Akseki kökenli derneklerin İstanbul'da toplanma tarihi... Katılımcı 12 Derneğin, “Dayanışmanın ve birlikteliğin Miladı” olarak görüldüğü toplantının tarihi... “Akseki Dernekleri Platformu” kuruluşunun, Başkanlığına oy birliği ile Dr.Mehmet Druk'un seçildiği tarih... Yöremizin ekonomik ve sosyal kalkınmasının araştırıldığı, katılımcıların düşüncelerini ve dileklerini gündeme getirme ortamı bulduğu bir tarih oldu, 30.Nisan.2011... Amaca ulaşmanın en kısa ve akılcı yolunun, doğal ve kültürel değerlerinin korunarak tanıtılması, değerlerin kazanca dönüşmesi için çaba gösterecek bir Komisyon oluşturuldu; bu toplantıda... “Doğal-Kültürel Değerlerimizin Korunması – Kalkınma ve Turizm Komisyonu” adı altında, en kısa zamanda toplanarak çalışmalara başlayacak olan Hemşehrilerimiz oy birliğiyle görev üstlendiler. Komisyon; Kadir Güven, Vehbi Güleç, Mahmut Duruk, Muammer Göksoy, Malik Ulaş, Doğan Göksoy, Murat Arslan, Kağan Yılmazsoy, Mehmet Gölcü'den oluştu...Kurulacak tüm komisyonların Başkanlığını üstlenen Platform Başkanı Dr. Mehmet Duruk, çalışmaların sekreteryasını da, Akseki Eğitim Hayratı Derneği tarafından yayınlanan Akseki Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Rasih Kaplan ile sekreter Çiğdem Özdemir'in yürüteceklerini açıkladı... Toplantıda, Gümüşdamla Köyünün feryadını dile getiren, Mehmet Özkan, Nazmi Çelik, Ali Topuz, Ramazan Dinç'in konuşmaları çok etkileyici oldu. Manavgat Irmağının ilk kaynağı “AliHoca Değirmeni” üzerinde yapımına başlanılan Hidrolektrik Santralının çevreye verdiği tahribatı öğrenen katılımcılar; “Gümüşdamla HES Mücadele Komisyonu” adıyla, dayanışma içinde olunması düşüncesinde birleştiler. 28.MAYIS.2011 CUMARTESİ ZİLAN'DAYIZ... 30.Nisan Toplantımız sonrasında, Komisyonlarımız çalışmalarını sürdürmüş olmalı ki, kuruluşu çok eskilere dayanan, yeni adı “Gümüşdamla” olarak tanınan, “Zilan” Köyümüzdeki, sözü edilen, doğa katliamını yerinde görmek ve yapılacak “Basın Açıklaması” için, duyarlı vatandaşları katılmaya çağıran, Platform bildirisini, Akseki Eğitim derneği Antalya Şubesi olarak, ulaşabileceğimiz adreslere iletmeyi görev saydık. Ve, “28.Mayıs.2011 Cumartesi Günü Zilan'da olacağız...” mesajını verdik. “Sular akar, Türkler bakar mı? Günümüzde enerjiye olan ihtiyacı, enerjide dışa bağımlı kalmanın olumsuzluklarını, inkar etmek mümkün değil. Aynı düşüncelerle, yapılan çalışmaların engellenmemesi düşüncesiyle, çağrı mesajımı yanıtlayan, duyarlı insan, değerli Hemşerim Mehmet Kebapçı'nın da, Zilan'da olmasını gönlüm çok arzu ederdi. Akseki merkezini ağaçlandırmak için kampanya açan Kebapçı, bu ağaç ve doğa katliamı karşısında; “eksik olsun Sizin 10 MW.lık enerjiniz...” diyecekti; muhakkak. Zilan'da üretilecek enerji, belki yatırımcı şirkete büyük kazanç sağlayacak ama, yurt genelindeki tüketim ve enerji kaçakları göz önünde bulundurulduğunda, “denizde kum” örneği, bir miktar... Sonra, doğaya zarar vermeden, “yeşil enerji- yenilenebilir enerji” olarak adlandırılan Rüzgar ve Güneş enerji türleri ne güne duruyor... Sabah Erken Kalkıyoruz... Derneğimizin Yönetim Kurulu Üyeleri, söz konusu günde başka proğramı olmayan arkadaşlarımızın Zilan'da olma kararı alıyor. Sabah erken, otobüsün kalkacağı alanda oluyoruz. Antalya'daki Gümüşdamla'lı Hemşerilerimizden başka, Avukat Tuncay Koç, olaya ilgi duyanlar da otobüümüzde. Mimar Birsen Tanyeri, konuya vakıf, çevreci bir Hanımefendi; santralin artılarını-eksilerini, yapılan yanlışlıkları anlatyor; yol boyunca... Antalya basını, seçim haberleri peşinde; “Akseki Muhabirlerimiz ajanslarına geçer, biz oradan alırız. Muhabir göndereye gerek yok.” demeye getiriyorlar... Gümüşdamla, karşıdan... Otobüsümüz, Zomana'dan eski Konya yoluna sapıyor. Cevizli'den sola, Ketenderesi'nden, Çınardibi (Tutuz) önünden geçip, birkaç km. sonra, derenin oluşturduğu derin vadinin batı yakasında, görkemli camisinin yanında, kırmızı kiremitli, herbirisi mütevazı ama kendine özgü, yöre mimarisinin örnekleri olan, yeşillikler arasındaki evleriyle, Gümüşdamla Köyümüz karşımızda... Çok güzel bir kartpostal olabilecek görünümde, herkeste hayranlık uyandırıyor. Coşkun akan derenin üzerindeki köprüden geçip, köye ulaşıyoruz. Emekli Askeri Hakim,Rahmetli Karaarslan'ın fotoğrafının bulunduğu Kahvehanenin ve çeşmenin önündeki köy alanı, ana-baba günü. İstanbul'dan, çevre köylerden, Akseki'den gelenlerden başka, politikacılar da ihmal etmemişler, Gümüşdamla'yı. Pankartlar, megefonlar,bayraklar, kadınlı-erkeli katılımcılar, 3 km.uzaklıktaki inşaat alanına gidip, orada bir basın açıklaması yapılacak. Yürüyoruz; hava güzel, çevrenin görünümü çok daha güzel. Coşku ve sloganlar çok-çok daha güzel...Belki de, biraz geç de olsa; insanımızın yöresine sahip çıkması, birlik, beraberlik içinde olunması çok anlamlı. Derenin doğusundan gidiliyor, inşaat alanına. Eski yol genişletilmiş, yükseltilmiş. Yol boyunca 5-6 m. yüksekliğinde, hem yolun dere kısmına, hem de, yolun dağ yamacına 7-8 metre yüksekliğinde duvarlar yapılmış... Duvar yapılmamış yamaçlar da var, 10-15 metre yüksekliğinde. Bu yumuşak toprağın, yağışlı mevsimlerde, toprak kaymalarına neden olacağını söylemek için, jeoloji mühendisi olmaya hiç gerek yok. Kaynağın seviyesi, köy köprüsüne göre daha yüksekte olmalı ki, yürümekte olduğumuz yolun sağındaki, 20-25 m.yüksekliğindeki tepeye geniş borular içinde getirlecek suyun, yine borular içinde santrale indirileceği, dereye çok az su verileceği, doğal yaşamın sürdürülemeyeceği söyenirken, yol üzerindeki bariyerde; “Girilemez” yazılı. Arkasında da jandarmalar sıralı. Basın açıklamasına izin... Neyse ki, topluluğun basın açıklaması ile sınırlı kalarak, demokratik haklarını kullanmakla yetineceği güvencesini alan kolluk kuvvetleri, topluluğun biraz daha ilerlemesine izin verdiler. Üzerinde,yatırımcı Erenler Şirketinin ismi yazılı, beton tanklarının yanına yaklaşan topluluk; “direne,direne kazanacağız.” sloganından sonra, konuşmacıların ardından, Mehmet Özkan, İstanbul toplantısında olduğu gibi, üç sayfalık, Basın açıklamasını okudu. Kendi yurdunuzda, kendinizi yabancı hissetmek... Düşünün bir kez; çevresinden adaçayı, kekik, kuzugöbeği topladığınız; serinlemek için, içine atladığınız, alabalık avladığınız derenizin kaynağına gidebilmeniz için, yolu üzerinde“Girilmez” yazılı bariyeri aşabilmeniz gerekiyor. Kaldı ki, bu müdahale, köyünüzün yaşam koşullarını olumsuz etkiliyor; günümüzde “organik tarım” diye adlandırılan, katıksız, doğal üretiminizi yaptığınız bahçe ve tarlalar yok edilmiş; değirmeniniz, balık üretim havuzları tehdit altında. Köyünüzün su kaynağına doğru, bir gezinti yapmanıza da izin yok. Ve daha birçok şey... Kendi vatanınızda, kendinizi yabancı hissetmez misiniz? Pekiyi; tüm bu olumsuzluklara rağmen, torosların zirvesinde, doğanın güç koşullarında yaşam savaşı veren ve yakınmadan köyünü seven, gerektiğinde vatanı için canını, kanını veren bu insanların, bu projeden en küçük bir kazançları var mı? Zararlarıysa, değil böylesi yazılara, kitaplara sığmaz... Çok iyi düşünülmüş bir organizasyon. Konuşmacılar çevreden; politikacılar konuşmayınca, siyasi sov da yok. Konuklar, kahvehane üzerindeki yemekhanede,çok iyi ağırlandılar. Basın açıklaması sonunda, beklenmeyen bahar yağmuru katılımcıları ıslattıysa da, herkes mutlu... Yasal mı? Gümüşdamla HES Projesiyle ilgili, elbette girişimci şirket, bazı prosedürü yerine getirmiş. Çalışmalara başlamış. Ancak, bazı eksik uygulamaların bulunduğu, Basın açıklamasıyla gündeme getirildi. Durdurulmsı için, başvurularda bulunulduğu da söylendi. Elbette, bu konudaki gelişmeleri Sizlerle paylaşmayı görev sayacağım. Gümüşdamla olayından, bu tür uygulamalarla karşılaşacak köylerimize de bir uyarı olduğunu düşünüyorum. Saygı ve sevgilerimle... İbrahim Ekmekçi Antalya

E-Bülten Aboneliği